Oysa insan gitiği her yerde kendinden bir parça arar,bulursa sıla olur,bulmazsa gurbet...
SUŞEHRİ ORTA OYUNLARI
Bunlar, İstanbul ortaoyunundan başka ve raks unsurları da gösteren kadın oyunu seyirliklerindendir. Suşehri (Sivas) köylerinde Koran tabir edilen ve kadınlarca yapılan gösterilerden başka, Ortaoyunu dedikleri oyunlarda düğünlerde yer alır. Bu oyunlar, kadınlarca piyeslerdeki gibi rol alınarak yapılır.
Kına Yakmak:
Kına tasta ezildikten sonra kınacı kızlar ikisi önde ikisi geride olarak kına türküsü söyleyerek yavaş yavaş gelinin bulunduğu tarafa yürürler. Önden yürüyen iki kınacının başlarında tepsi ve içerisinde geline ait eşya bulunmaktadır. Elleri yanlarında uzanık vaziyette, çok yavaş hareket ederler. Önde türküyü söyleyenler beyiti bitirince geridekiler tekrarlar:
Atladım geçtim eşiği
Sofrada kaldı kaşığı
Kız anam, kız bacım
Kınan kutlu olsun
Kutlu işin mübarek olsun
Atın kuyruğu saçak
Sineme vurdular bıçak
Kız anam, kız bacım
Kınan kutlu olsun
Kutlu işin mübarek olsun
Yokluğu yapanlar emminle dayın
Kolundan tutanlar emminle dayın
Kız anam, kız bacım
Kınan kutlu olsun
Kutlu işin mübarek olsun
Atlar eğerlendi binek ister
Kuşlar havalandı dünek ister
Kız anam, kız bacım
Kınan kutlu olsun
Kutlu işin mübarek olsun
Batağa taş atma batar gider
Uzağa kız verme yiter gider
Kız anam, kız bacım
Kınan kutlu olsun
Kutlu işin mübarek olsun
Elek içinde yatası
Kağıt içinde kınası
Hani bu kızın anası
Kız anam, kız bacım
Kınan kutlu olsun
Kutlu işin mübarek olsun
Türküsüyle gelinin yanına varmış olurlar. Gelinin yanında kendi akrabaları yer almış durumdadır. Bu türküyle, hiç ağlamak istemeyen gelinin gözleri dolar dolar boşalır.
Kaynanam Öldü Oyunu:
Bu oyun da düğün günlerinde oynanır. Kadınlar tarafından temsil edilir.
Ortada kaynanayı temsil eden bir kadın, dizlerinin üzerine eğilmiş, başı yerde vaziyette yumulur. Üzerine beyaz bir örtü atılır. İki kız, birbiri peşine gelerek sırayla ellerin kaynananın sırtına vururlar. Her vuruşta, oyunun türküsünden birer beyit söylenir. İkinci kız, öndekinin hem harekette hem de türküde aynını yapar. Eller vurulunca kaynananın etrafında dönülür. Her beyitte dönme devam eder:
Kaynanam ölmüş
Tuluğu yaymış
Yağı bana kalmış
Kaynanam kara mesti
Beni oğluna kesti
Kesti kesti ne yaptı
Aldı bağrına bastı
Tabutun tahtayıdı
Ölümün vaktıyıdı
Daha çok oğlayacaktım
Canımı yaktıyıdı.
Türkünü son beyitleri söylenirken ölü vaziyetteki kaynana sıçrayıp kalkar ve bu türküyü söyleyenleri kovalar. Bu şekilde oyun da bitmiş olur.
Her iki oyunda hareketler ağır olmakla beraber, türkünün tartımına uygun hafifçe salıntılı yürüyüşleri bulunacağı kendiliğinden anlaşılır.
Kaşların karası oyunu:
Bir kızın üzerine peçe atılarak çömeltilir. İki kız da erkek yerine olmak üzere peçeli kızın karşısına geçerek sıra ile gıtlık çalarak ileri geri oynarlar.
Kaşların cahtı mahtı
Gözlerin mısır hakkı
Baban seni vermezse
Vuracağım babanı
Kaşların karasına
Gül koydum arasına
Az verdim, çok yalvardım
Şu kızın babasına
Çift ettim öküzleri
Süreceğim düzleri
Baban seni vermezse
Vuracağım babanı
Evin önü düz olsun
Öküzsüz de sürülür
Nişanlım güzel olsun
Ekmeksiz de durulur
Gibi beyitlerin sonunda peçe altında duran kız hemen kalkar, beğendiğine sarılır.
SİVAS OYUNLARI
Sivas bölgesi oyunlarca emsalsiz (benzersiz, eşsiz) derecede zengin topraklarımızdan biridir. Kadınlar şehirlerde yarı halay çekerlerse de, bir kısım köylerde karma yürütülenleri de vardır.
Sözlü olanlarından birinin türküsünü alıyoruz:
Çekin halay dizilsin
Halaya kalkmayanın
Burun (vurun) boynu üzülsün
Sabahtan bizim pınara
İki gelin bir kız geldi
Birinin adı kahraman
Kaşları var çatma çatma
Diğerinin bendinde
Kalayladım kazanı
Bir yavrunun uğruna
Yedim Iramazan'ı
Bir kurşun atacağım
Serçenin kanadına
Sivas Halayları: Kadın erkek bütün halk halay çekmekte ve bazıları baş tutmada mahir (usta) olmakla beraber bilhassa köylülerin bu işteki üstünlüğü herkesçe teslim edilmektedir. Bir toplulukta davul zurna halaya başladı mı herkes coşup ortalığın havası değişiverir ve ustalar sıraya (halay dizisine) kalkmakta gecikmezler. Ayrıca buyur etmeye lüzum bile kalmaz. En iyi oyuncuyu da baştutma mevkii derhal verilir.
Belli başlı halay çeşitleri şunlardır: Garkın, Gızıh, Düz, Üç ayak, Yanlama, İrişvan, Karahisar (köy), Sallangel (köy), Mektebin Bacaları, Dudum, Yareli Dağlar, Turnalar, Tozuğan, Çekirge, Yarelim, Namelim vs. halayları. Bunlardan başka Hafik'te Bayburt Oyunu, Hanım Esme, Sarı Kız, Yıkılgan, Sürtme, Tek Ayak, Horhon Bicosu, Sade Bico, Sivas halayı, Hoş Bilezik, Yahşi, Meral, Sarhoş Barı vardır.
Divrik'te (Divriği'de) Samah veya Kol oyunu denilen bir çeşit vardır. Dini merhaleden kalmalığı adından tahmin edilebilen bu oyunda kadın erkek 6-20 kişi halka kurup davul zurna yahut da saz (bağlama) ve keman eşliğiyle oynarlar. Eski Alevi semaında (semahında) sıra oyunu saz eşliğinde sofada yapılırdı. Bu davullu meydan çeşidi neticede tarikat dışı kalmıştı.
Gürün'de iki kişilik bir çeşidin adı Kol Oyunudur.
Divriği'de erkeklere mahsus olarak 10-15 kişilik Dik Oyun ve Onbaşı Oyunu çeşitleri de vardır.
Zara'da 6-7 kişilik Karahisar Oyunu ile Temürağa, Turna Barı ve biri erkek diğeri kadın kıyafetli iki erkek oyuncu tarafından yürütülen Hançer Barı, Tamzara ve tek olarak oynanan Tatyan çeşitleri vardır.
Yıldızeli'de Tamzara, Hoşbilezik, Baş Halay, Bico, Kol Oyunu, Kabak Alayı, ayrıca kadınlı erkekli Vik, Kafe ve Çeçen adlı göçmen oyunları yapılır ki, belirli bir iki iskan mahallesinin düğünlerinde seyredilip tanınmışlardır.
Kangal, Suşehri, Şarkışla'da Samah'tan hatıra ve halaylar vardır.
Divriği'de yarı yarışmalı haliyle Sinsin ve Turna oyunları oynanır.
Köylere gelince; Divriği ilçesini Zinekar köyünde kadın erkek 10-30 kişi karma dizi kurup halay yürütürler. Aynı ilçenin Kesme köyünde kadın erkek karma halde yahut kadınlar erkeklerden ayrı olarak halay çekerler. Sincan köylünde yerin genişliğine göre kalabalıkla kadınlı erkekli halay çekilir.
Kangal ilçe merkezinde yerin genişliğine göre 3-10 ve hatta daha çok kişi davul zurnayla halay çekerler. Düğünlerde, gelin ile güveyi meclislerinde (düğün toplantılarında) Halaya almak adeti vardır.
Halaylarında, güney halaylarından farklıca figürleri vardır. Kadınları, erkeklerden ayrı halay çekerler.
Çekin halay dizilsin (düzülsün)
(Ela gözler süzülsün)
Halaya kalkmayanın
Burnu, boynu büzülsün
Sabahtan bizim pınara
İki gelin bir kız geldi
Birinin adı kahraman (Fatma)
Kaşları var çatma çatma
Değirmenin bendinde
Kalayladım kazanı
Bir yavrunun uğruna
Yedim Iramazan'ı
Sivas hayalarından, düz halay; ağırlama, yanlama ve hoplatma denilen aynı karakterde üç figürden (bölümden) ibarettir. Ağırlamada birlik ve beraberlik, Yanlama'da; fertlerin dayanışması, destekleşmesi, Hoplatma'da; coşkunluk ifadesi vardır.
Giyim: Erkek oyuncunun bacaklarında zıbka (dar pantolon), sırtında sıkma başına feshindiler bulunur. Gömlekleri gümüş düğmelidir. Sıkmalar, gümüş kösteklerle süslüdür.
Sivas halayının Ağırlama kısmındaki dik ve keskin duruşlar, Çorum Halayı'ndaki Ağırlama kısmının kavisleri kadar cazibelidir. Her iki halayda eller bırakıldıktan sonraki mertlik ve kahramanlık ifadesi, kolların ahenkli ve intizamlı hareketleri ayrıca dikkati çeker.
Sivas Halayı'nda Ağırlama kısmından yanlama bölümüne geçilirken musikînin makam geçkisine uygun olarak yürütülen figür modülasyonu pek hoş bir hava yaratır. Bu bölümde beş perçinli birer kilit gibi taraklanıp kenetlenen ellerden kuvvet alan omuzların yan yana yaslanışı ve tam o sırada Heeeeeey! Sesleri , birliktelik gücünün ağız birliğini canlandırır. Hafif nüanslarla sola geri yaslanışlar ve çifter ayak vuruşları sürer. Yanlama kısmında eller bırakıldıktan sonraki birlikte dönüşler ve onu takibeden diz ve el vuruşları oyunun çekiciliği kuvvetli figürlerindendir.
Çorum Halayı'nın çapraz karşılaşmaları, Ağırlama'dan Oynatmaya ve ondan da ikilemeye geçilirken ki ezgi değişimine uygun vaziyet çeşitlenişi, çift düşme figürleri hoştur. Sürükleyici kavisler (yaylar) çizerek gelişen oyunda bir aralık yan yana getirilmiş ayakların üzerine dimdik düşüldüğü görülür. Bu figürde oyuncuların kenetli elleri sağa ve sola yukarı açılmış, kol ve bacaklar gerginleşmiş, duruşlar sert ve keskin bir hal almış bulunur.
Halayı gerektiren topluluklarda ev sahibi, düğün kahyası yahut o toplantıya idare eden kimse davulcuya bir halay havası vurmasını söyler. Oradaki konuklara da bir halay çekmelerini rica ve teklifinde bulunur. Oyuna kaldırılması gereken halaycı adları o sırada her yandan hatırlatılmaya başlar. Bir müddet sonra, oradakilere tanınmış en kuvvetli halaycıların yüzde yüzlük bir seçim isabetiyle alanda yer aldıkları görülür. Halkın işaret reyi (oyu) ile seçtiği oyuncularda kendi aralarından birini başa geçirirler. Burada dikkati çeken, pek önemli bir nokta vardır. Başa getirilen oyuncu, dizide kendinden daha iktidarlı (yetenekli) bir oyuncunun yer aldığını sezerse başı derhal ona bırakır. Kendisi ikinciye veya ortalara geçer. Bazen en sona geçtiği bile olur. Bir iki dakikada ve huzur içinde hallediliveren bu arkadaşça nokta, oyun erkanının (töresinin) ne kadar incelmiş bir göreneği bulunduğunu açıkça belli ettiriverir. Durum, anlayışlıların gözünden kaçmaz ve haz duyulur.
Mahir (usta) davulcular, oyun esnasında bazan davulu yerlere sürünecek derecede aşağılardan döndürebilir, bir ara kucağına alır, omzuna kor ve nihayet başının üstüne bile kaldırarak onu adeta baştacı gösterir ve bir nevi (çeşit) davul ayiniyle oyuna katılmış görünürler.
Çorum ve Sivas dolaylarında baş oyuncunun vakit vakit diziden ayrılarak öbür oyuncuların karşısında figürler yapması keyfiyetiyle vaktiyle tekkelerdeki zakirbaşının zikir esnasında yaptığı bir hareketin tamamiyle aynı oluşu keza (böylece) menşe (köken) birliğini kuvvetle tahmin ettirecek delillerden sayılsa yeridir.
Sivas takımınca yürütülen Köy halayı görünüşte sırf taklitçi mahiyettedir; Un eleme, Hamur yoğurma, yumak alma, ekmek pişirme, yün tarama, çıkrıkta ip bükme vs. gibi sırf kadın işi ev meşguliyetlerinin taklidi şeklinde görünen bu halayın ilk ve ikinci figürlerindeki ifadeden bu oyunun da doğuşça bir eğlenceden ibaret olmadığı fark olunur. İlk figürde oyuncular arka arkaya dizilidirler. Gövde ve başlar biraz önden tarafa eğik, eller -tam değil- biraz önden yana doğru olarak yanlara konulmuştur. Halk nazarında bu duruş bir acz (zayıflık) ve tezellürlül (alçalmanın) ifadesidir. Tavrın böylesi hakkında Orta Anadolu'nun birçok yerlerinde siftinme tabiri kullanılır. Siftinme, zaaf ve aczini (kusur ve zayıflığını) açığa vurma tedirginliği demektir. İkinci figürdeki ellerin göğüse çaprazlanıp alınların göğe yönelecek vaziyette geri yaslanışlarda Tanrı'ya bir yönelişi ve bir yakarış ifadesi ancak aranabilir. Tabiatın yüceliği karşısında bir nevi (çeşit) tapınma gibidir. İşte bu zaviyeden (açıdan) bakıldığı takdirde; un elemelerinin, hamur yoğurmalarının, ekmek pişirmeye üşüşmelerinin ve hatta en sonunda sevinç içinde oyuna geçişlerinin manası değişir. Belki de büyük bir kıtlıktan berekete kavuşma çağının hatırası zamanımıza kadar ulaşabilmiştir denilebilir.
Kadın dizisinde biri başı çeker, diğerleri ona ayak uydururlar. Tabii erkekler de aynı yolda oynarlar. Başı tutan ister kadın isterse erkek olsun en iyi oyun bilenler bunlardır. Boş ellerinde birer mendil tutarlar.
Dizidekilerin bir ağızdan türkü söyledikleri bilhassa kadınlarda olur. Erkeklerde söyleyiş olmassa da, seyirciler havanın sözlerini tanıdıklarından türküyü zihnen ve zevkle takip ederler. Figürler, havanın tartımına (ritmine) bağlıdır. Türkü söylense de çalgı eşliği mutlaka vardır.
Zahma tabir olunan hareketli kısımda rol tamamen sazdadır. Oyuncular kulak sazda ve gözler başı çekende olmak üzere hareketleri yürütürler. Sıçramalar, el çırpmalar ayak atmalar hep birlikte olur, geri kalan hiç olmaz.
Kadın oyuncularının başında Süpürgesi yoncadan gelir. Erkeklerde baş oyun Çekin Halay'dır. Sözler her iki oyunda birdir. Yalnız kadınlarınkinde küçük bir fark vardır. Kadınlarınki:
Süpürgesi yoncadan
Gayet belin inceden (Belin gayet inceden)
Ben seni sakınırım
Yerdeki karıncadan
Bendiyle başladığı halde, erkeklerdeki başlangıç şöyledir:
Çekin halay düzülsün
Ela gözler süzülsün
Halaya gelmeyenin
Vurun boynu üzülsün
Sözlerin geri kalan kısmı her iki tarafta birdir.
İkinci önemde olarak erkeklerde Abdurrahman Halayı gelir. Bu oyun, Sivas'ın en eski ve en meşhur bir halayıdır. Layıkıyla (gereği gibi) oynayanları zamanımızda parmakla sayılabilecek kadar azalmıştır.
Oyun havalarının başlıcalarının sözleri şöyledir:
Süpürgesi yoncadan
Süpürgesi yoncadan
Belin gayet inceden
Ben seni sakınırım
Yerdeki karıncadan
Al lililli, edalı da yar
Hop lililli, cilveli yar
Zahma; Başta duran pek güzel
Kır ata binmiş gezer
Eğdirmiş fino fesin
Nice yürekler ezer
Nakarat
Eyledür yar öyledür
Aşkın beni söyledür
Almış yari yanına
Hem öper hem söyledür
Nakarat
Permakta yüzük yarım
Kolda bilezik yarim
Yeter bana cevrettin
Bana da yazık yarim
(Size de yazık yarim)
Nakarat
Zahma
Erkeklerde ise şöyledir:
Çekin halay düzülsün
Ela gözler süzülsün
Halaya gelmeyenin
Vurun boynu üzülsün
Zahma
Vay canım yazık sana
Bak koydum azık sana
Sen ölme ben öleyim
Yosmasın yazık sana
Zahma
Sabahtan bir yel esti
Hançer bağrımı kesti
Ak göbeğin üstünde
Beni bir uyku bastı
Zahma
Kelkit'in yolu
Kelkit'in yolu bayır m'ola
Bir düş gördüm hayır m'ola
Şimdi yarim gelir m'ola
Aşalım dağlar aşalım
Hanım gel bayramlaşalım
Elin elime alaydım yar
Şalın belime saraydım yar
Bir gece mihman olaydım yar
Nakarat
Kelkit'in yolu düz olur yar
Top mavi şalvar toz olur yar
Komşular duyar söz olur yar
Nakarat
Şeftali derler ezerler yar
Çini tabağa düzerler yar
Sallanır gezer güzeller yar
Nakarat
Yeni tikanın (dükkanın) üstüyem ben
Allar giyenin dostuyam ben
Ellemeyin hiç hastayım ben
Nakarat
Sabahtan Bizim Pınara
Bu da mühim (önemli) halaylardandır. Kol kola girerek birbirine yaslanan 7-8 kişi tarafından yürütülür.
Sabahtan bizim pınara
İki gelin üç kız gelmiş
Birin adı Fatma
Kaşları var çatma çatma
Aman şafak erken atma
Canım şafak erken atma
Aman horoz erken ötme
Canım horoz erken ötme
Bugün ben bir güzel gördüm
Bakar cennet sarayından
Kamaştı gözümün nûru
Anın büsn-i cemalinden
Nakarat
Bir o yandan bir bu yandan
Bir de gerdanın altından
Nakarat
Lahuri şal göbektedir
Bir yar sevdim gurbettedir
Sağ olsun da gurbet olsun
Sevdası var yürektedir
Nakarat
Ah yandım, yare yandım
Paşam yandım yar elinden
İlle hanımın dilinden
Zahma
Ela gözlü nazlı dilber
Akıl baştan perendedir
Ben severim, sen kaçarsın
İman senin nerendedir
Ah yandım yar elinden
Paşam yandım yar elinden
İlle hanımın dilinden
Zahma
Bu türkünün zahması çok ağırdır. Oyuncular elleri kalçada bir sağa, bir sola döne döne dairevi yürüyüşlerine usul usul devam ederler. Hava tedricen (derce derece), fakat yine de tarta tarta şiddetlenerek raks da aynı nispette gitgide temkininden uzaklaşır. Tam ayak değişirken de şu türküye geçilir:
Keçi vurdum bayıra
Şıngır mıngır yayıla
Benden sana fayda yok
Mevlam seni kayıra
Zahma:
Lay lay lay lay lay lay lam
Lay lay lay lay lay lay lam
Bir kurşun atacağım
Karganın kanadına
Kız ben seni alırım
Babanın inadına
Zahma
Geminin ambarına
Mum diktim şemdanına
İnşallah kavuşuruz
Hacılar bayramına
Zahma
Gemideyim gemide
Ayağım yemenide
Alıyorsan al beni
Nişanlım var geride
Zahma
Değirmen'in başınad
Kalayladım kazanı
Bir yavrunun uğruna
Yedim Iramazan'ı
Zahma
Sonuncu sözlerden sonraki zahma çok şiddetli olur. Raks da ona uyar. Oyuncuların çoğu oyundan ayrılır. En sona iki üç kişi kalır. Nihayet çalgı da durur. Bunun oyunu el ele tutuşulmuş olarak adımları ileri atmak ve hızla yere çökmekten ibarettir. Oyuncular iyice yorulmuşlardır. Bazı halayların sonunda işte bu "Keçi vurdum bayıra" oynanır.
Ağırlama
Altı yedi kişiyle yürütülen halay çeşididir. Bu da halayların başında yer alır.
Yürü yeşillim (ed'lım) yürü
Kalma yolundan geri
Zehir olsa içerim
Bade dolduktan geri
Çayda kumlar kaynaşır
Elde mendil dolaşır
Suda balık oynaşır
Zahma
Hoş Bilezik
Daha ziyade Erzurum ve Sivas arasında gün gören anonim bir havadır:
Hoş bilezik, hoş bilezik, kolları nazik
Ben yarimden ayrı düştüm, vay bana yazık
Zahma
Bir oda yaptırdım hurma dalından
İçini döşettim Acem şalından
O da benim değil, ahbap malından
Nakarat
Hoş bilezik, hoş bilezik, kolları nazik
Ben yarimden ayrı düştüm, vay bana yazık
Zahma
Bir oda yaptırdım yüceden yüce
İçinde yatmadım üç gün üç gece
Kurbanlar keserim sardığım gece
Nakarat
Bir oda yaptırdım dururum diye
Aldım martinimi vururum diye
Hiç aklıma gelmedi ölürüm diye
Nakarat
Bir oda yaptırdım, döşetemedim
Kahpe felek ile baş edemedim
Yalvardım yalvardım eş edemedim
Nakarat
Kabağı da Boynuma Takarım
Kabağı da boynuma takarım
Huvardayı gözünden çakarım
Ah bana yan bakan bir olursa
Vallah billah beşliylen yakarım
A dinge dinga dinga bak
Esme rüzgar sen bana bak
Eli yakma hep beni yak
Kabak da pişti tuz ister
Anne gönlüm bir kız ister
Kız olmazsa dul olsun
Şeftalisi bol olsun
Evi barkı dol' olsun
Nakarat
Turnam
Turnam gelir illerinden
Arabistan çöllerinden
Sokunayım güllerinden
Turnam yürüdü yürüdü
Hanım yürüdü yürüdü
Dağları duman bürüdü
Saran kollarım çürüdü
Turnamın kanadı sarı
Ben çekerim ah ü zari
Sen de mi küstürdün yari?
Nakarat
Turnamın kanadı yeşil
Gün değerde ışıl ışıl
Efendim peşini döşür
Nakarat
Turnamın kanadı nefti
Böyle m'olur yarin ahdi?
Geldi sarılmanın vakti
Nakarat
Bir de Muhacir ağızı dedikleri ve Erzurum, Kars göçmenlerince getirilip, Sivas'ta epey yayılmış bulunan havalar vardır; bar adını buralarda muhafaza ediyorlar.
Horoz
Benim horozum ağıdı (ak idi)
Derisi dolu yağıdı
Dün bu zaman sağıdı
Ana benim çil horozum
Mimikleri (ibrikleri) gül horozum
Hay olur hay olurudu
Eğer vursam tay olurudu
Kırk askere pay olurudu
Nakarat
Çıkar çöplükte sorudur
İner küllüğe dağıtır
Elli karıyı avutur
Nakarat
Çil horozum tartar idi
İlk akşamdan yatar idi
Elli avrata yeterdi
Nakarat
Bayburt'un Yolundan
Bayburt'un ince yolundan
Bir elma yoldum dalından
Elma kaldı
Hayalımdan
Şen ol Bayburt, şen ol, sende nem kaldı?
Yazıldı tezkerem, üç günüm kaldı
Bayburt'un ince yolundan geçilmez
Soğuktur suları bir tas içilmez
Anadan geçilir yardan geçilmez
Nakarat
Bu türkülerde asıl olan unsur sözden ziyade ezgidir. Ezgiler çoğu zaman değişiktir. Beyitlerden bir kısmı başka türkülerde de geçer. Bu itibarla her hangi bir türküyü müstakil bir havaya bağlı sayamayız.
Sivas'ta bugün oynanan halk rakslarının başlıcaları şunlardır:
1. Düz halay
2. Abdurahman Halayı
3. Süpürgesi Yoncadan,
4. Arnavut
5. Hoş bilezik
6. Mektebin bacaları
1. Düz Halay : Genel olarak sekiz kişi tarafından oynanan bir meydan oyunudur. Davul zurna eşliğiyle icra edilir. Dört esaslı tonu (figürü) ihtiva etmektedir:
a. Ağırlama tabir edilen figür gayet ağır olarak devam eder.
b. Halayı çekenler birbirlerine sarılarak yine ağır ağır oynarlar.
c. Eller serbest bırakılarak bazan kalçaya getirilmek suretiyle bütün vücudun ve bilhassa ayakların kıvrak hareketleriyle karakterize bir figürdür.
d. Oyuncular tekrar el ele tutuşarak bütün vücudun hareketiyle karakterli ve sıçrayışları ihtiva eden bir figürdür.
2. Abdurrahman Halayı: Abdurrahman adlı bir oyuncuya izafeten bu isimle anılan oyun, genel olarak altı kişi tarafından oynanan çok tartımlı (ritmik) bir çeşittir. Üç figürü vardır. Pek ince ve manalı hareketlerle bütün vücut işler (çalışır). Bilhassa figürlerin sonundaki titremeler çok ilgi çekici bir manzara arz ediyor.
3. Arnavut: Genel olarak beş kişi tarafından oynanır. Oyuncuların çevik ve zarif hareketleriyle ayaklarını bir ileri bir geri atarak yürüttükleri pek kıvrak bir oyundur. İki figürle işlenir. Davul zurna eşliğiyle icra edilir.
4. Süpürgesi Yoncadan: Bu halay da Sivas'ın en eski oyun çeşitlerindendir. Umumiyetle altı kişiyle oynanır. İki ana figürü vardır. Oyun ağır başlarsa da, ikinci figürde hızlanır ve oyuncular karşılıklı el çarparak ve sıçramak suretiyle oyunu bitirirler.
5. Hoş Bilezik : Bu halaya Erzurum Halayı tabir ediyorlarsa da, Sivas'taki icrası daha heyecanlıdır. Oyunun aslı Erzurumlu dahi olsa, Sivas'ta türlü inceliklerin katılımıyla güzelleştirilmiş, mahalli zevke uyarlanmıştır.
6. Mektebin Bacaları: Köylülerin Ağırlama tabir ettiği bu raks, çok neşeli bir oyundur. Dört figürle işlenir. Öbürlerindeki gibi önce ağır başlayıp sonra hızlanarak tempo da son bulur.
Bu oyunlardan başka Köylü Halayı veya Kürt Halayı tabir edilen bir halay daha vardır ki; çok orijinaldir. Bu oyun, Çorum'da kadınlarca yürütülen Türkmen Kızı (Kürdün Kızı diyen yerler de belirtmişti) oyunundan başka bir şey değildi. Bir farkla ki, bu oyunu Sivas'ta erkekler oynar. Zira, hayata dair taklitçi ve temsili bir çeşittir.
Sivas oyunlarının en önemli karakteristiği çok hareketli oluşlarındadır. Bazı figürlerindeki incelikler eskiden kadın ve erkeklerin karma halde oynamışlığını belirtecek mahiyettedir. Gerçekten de bugün köylerde kadın ve erkeklerin hala muhtelif (karma) oynadıkları olur. Sivas içindeyse kadınlar ayrı, erkekler ayrı oynuyorlar.
Kaynak: kultur.gov.tr